Erdoğan: Milli kültürü dışlayan her trend yüzeyselliğe mahkum olmaktan kurtulamaz
Ankara, 18 Aralık (Hibya) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nde konuştu.
Ankara, 18 Aralık (Hibya) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şu şekilde:
"Ülkemizin ve dünyanın farklı yerlerinde bizleri takip eden kardeşlerimize buradan selamlarımı ve sevgilerimi takdim ediyorum. Az sonra ödüllerini takdim edeceğimiz ilim, kültür ve sanat erbabımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Kısa süre önce ebediyete uğurladığımız Kültür-Sanat Ödülleri sahibi iki ismi burada özellikle anmak istiyorum. 28 Eylül’de vefat eden şair Yavuz Bülent Bakiler ile neyzenlerin kutbu Niyazi Sayın’ı hürmetle yad ediyorum. Ülke ve millet olarak gerçekten de kendilerine çok şey borçlu olduğumuz bu iki değerimizi unutmayacak, her zaman şükranla hatırlayacağız.
Kayıplarımız sebebiyle bir yanımız yaprak döküyor olsa da bir yanımız çiçek açmaya, by atmaya devam ediyor. Bu yılki Bilim ve Kültür Ödülümüzü Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’e takdim ediyoruz. Süleyman Seyfi Öğün hocamız, kütüphanesiyle dışarıda gürül gürül akan dünya arasındaki irtibatı kesmeyen nadir akademisyenlerimizden biridir.
Hocamızın, siyaset, ekonomi, felsefe, toplum ve kültürde meydana gelen değişimlere farklı açılardan mercek tutan çalışmaları hem kapsamlı hem de derinlikli bir yapı arz ediyor. Onun eserlerine baktığımızda düşünce geleneğimizin bugüne kadarki serencamını da görebiliyoruz.
Bu seneki Resim Ödülümüzün sahibi kıymetli ressam Yalçın Gökçebağ’dır. Yarım asırlık sanat yolculuğunda, Anadolu’yu resme, resmide Anadolu’ya taşıyan Yalçın Gökçebağ, Cumhuriyetimizin ilk kuşak devraldığı hazineyi yeni bir seziş ve bakış açısıyla tuvale döküyor. Renkleri adeta şiire dönüştürdüğü tablolarında bu toprakların sesi duyuluyor, çizgilerinde insanın ve tabiatın güzellikleri okunuyor.
Özgün, canlı ve masalları andıran eserleriyle Türk resminde önemli bir yer tutan Yalçın Gökçebağ’ı tüm kalbimle kutluyorum.
Müzik Ödülümüzü Prof. Yalçın Tura hocamıza tevcih ediyoruz. Türk müziğinin yaşayan duayenlerinden biri olan Yalçın Tura, hafızlarımıza kazınan onlarca film ve dizinin müziğini besteledi. Cemal Reşit Rey, Seyfettin Asal ve Demirhan Atlı gibi usta isimlerden eğitim alan hocamız hem musiki bilimine hem de Türk müzik teorisine çok kıymetli katkılar yaptı.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünü kurarak seçkin bir eğitim yuvasını ülkemize kazandırdı. Hem akademik çalışmaları hem de gönüllerimizde taht kuran beste ve güfteleri için kendisine teşekkür ediyorum.
Arkeoloji Ödülümüzü ise Prof. Dr. Fahri Işık’a takdim ediyoruz. Malatya’mızın Türkiye ve dünya arkeolojisine armağan ettiği bir bilim insanı olan Fahri Işık hocamız, kazı biliminde bugüne kadar doğru bilinen yanlışları tek tek ortaya çıkardı. Kitaplarıyla, makaleleriyle, araştırmalarıyla Anadolu’nun binlerce yıllık zengin tarihine ışık tuttu.
Türk arkeolojisine büyük katkılar yapan Fahri Işık hocamızı gönülden tebrik ediyor, kazı biliminde paradigma değiştiren çalışmalarından ötürü kendisini kutluyorum.
Bu yılın Fotoğraf Ödülünü Filistinli gazeteci ve fotoğrafçı Ali Jadallah’a veriyoruz. Gazze’de iki yıl boyunca devam eden vahşi soykırımı, fotoğraf kareleriyle tüm dünyaya ifşa eden, objektifiyle gerçekleri medeni denilen dünyanın yüzüne çarpan Ali kardeşimiz aynı zamanda Devlet Ajansımızın foto muhabiri olarak sahada görev yapıyor.
Onun kadrajından yansıyanlar sadece Gazze’deki katliamın vardığı korkunç boyutları değil, Filistin halkının haklı, onurlu ve haysiyetli direnişini de tüm ihtişamını insanlığın gündemine getirdi. Çektiği fotoğraflar, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Canını hiç sayıp, hakikatin deklanşörüne basarak Gazze’deki zulmü fotoğraflarla belgeleyen Ali Jadallah kardeşimi tebrik ediyorum.
Bu vesileyle sırf Gazze’deki vahşete kamera tuttukları için İsrail tarafından katledilen 37’si kadın 283 basın mensubunu rahmetle anıyorum. İsrail’in acımasızca öldürdüğü gazetecilerin, kahramanca mücadelesini bugün bir kere daha saygıyla selamlıyorum.
İsrail hükümeti ne kadar susturmaya, engelleme çalışırsa çalışsın vicdanlı yürekler ve hakikatin peşinde koşan gerçek gazeteciler canları pahasına Filistin’de olanları gözler önüne sergilemeye devam ediyor. Bizde Filistin halkının yanında eğilmeden, bükülmeden, dimdik duruyoruz.
Gazze soykırımında Türk basın kuruluşları gerçekten yürekli bir duruş sergiledi. İletişim Başkanlığımız, Gazze’de canice katledilen basın mensuplarının fedakarlıklarını kayda almak amacıyla geçen hafta “Gerçeğin Katli- İsrail’in Gazeteciliğe Karşı Savaşı” isimli bir kitap yayımladı.
Gazze’de yaşananların unutulmaması ve adaletin tecellisi için bundan sonra her cephede mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
İnsanlık ailesi içinden çıkardığı dehalarla, sanatçı ruhlarla muazzam bir sanat birikimi meydana getirmiştir. Bugün mirasçısı olduğumuz kültür ve medeniyet iklimi büyük sanatçıların inşa ettiği müşterek zenginliğimizdir. Bu zenginlik aynı zamanda devamlılık düşüncesinin de neticesidir.
Dünya hayatında insanoğlunun acılarının, sevinçlerinin, var olma çabalarından en güçlü kanıtlarından biri de kültür ve sanattır. İnsan var oldukça sanat da var olacaktır. İnsan yaşadıkça sanat da yaşayacak, kendisini yenileyecek, yeni ufuklar keşfedecek, kendini yeniden üretmeye devam edecektir.
Mimarinin, musikinin, şiirin, resmin, cümle sanatın özeti insanın dünyayı ve ötesini anlama çabasıdır. Sanat dünyayı daha anlamlı kıldığı için sanattır. Sanat, insana değer kattığı, tekemmül ettirdiği için sanattır. Sanat bize başka hiçbir şeyin veremeyeceği coşkuyu ve duyguyu verdiği için sanattır. İşte tam da bunun için sanat ayrıştırmaz birleştirir.
Küreselleşmeyle birlikte, ‘kültürel tek-tipleşmenin’ de tüm dünyayı etkisi altına aldığı bir dönemden geçiyoruz. Her alanda sınırsız tüketimi teşvik eden, insanı edilgen hale getiren bu cendereden, ancak köklerimize tutunarak kurtulabiliriz.
Kendi mirasımız ve birikimimizden beslenen sanat, yine bu tek-tipleşme dalgasına karşı, tabiri caizse bir dalga kıran işlevi görecektir. Bugün popüler olan pek çok filmin, dizinin, müzik eserinin coğrafyadaki etkisine ve nüfusuna baktığımızda sanatın dönüştürücü gücünün nelere kadir olduğunu hepimiz görebiliyoruz.
Tüketim alışkanlıklarının, yaşam tarzlarının, yemek kültürünün, giyim-kuşamın tek-tipleşmesi gibi sanat beğenilerin yeknesak hale gelmesi de bizatihi sanat için ciddi risk oluşturuyor. Özgün ve yetkin olanı törpülüyor. Sıradanlaşma ve tek-tipleşme insanın fıtratı gereği farklı olmasını ve sanatçı özgürlüğünü tehdit ediyor.
Neo-liberal kültür, adına trend denilen ve hemen her gün değişen yeni kutsalıyla insana dair pek çok güzelliği tahrip etmektedir. Yapay zeka mahsulü şiirlerin, kitapların, şarkıların, resimlerin, sinema filmlerinin yüz milyonlara ulaştığı, gerçekle sanal arasındaki farkın büyük oranda kaybolduğu günümüzde, bizi yarın neyin beklediğini tam olarak bilemiyoruz, hiçbirimiz kestiremiyoruz.
Şurası bir gerçek ki; milli kimliği, milli kültürü, değeri, ideali, erdemi, ahlakı dışlayan her trend yüzeyselliğe mahkum olmaktan kurtulamaz. Hiçbir derinliği, özgünlüğü olmayan, günlük üretilip günlük tüketilen işlerle, maalesef, biz de bu küresel fırtınanın önünde duramayız.
Küresel kültür savaşlarında yerli ve milli olan kültür değerlerimizi evrensel bir bakış açısıyla harmanlamalı, yeniden üretmeli, yeniden inşa etmeliyiz."
Hibya Haber Ajansı© Copyright 2025 molayeri.com.tr Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.